Bu Blogda Ara

30 Eylül 2009 Çarşamba

İslam Toplum ve Siyaset - 29 Eylül Salı

Programda yazdığı gibi Faruk Sönmezoğlu'nun değil Hakan Güneş'in dersiymiş. Yine bir ders sunuş kağıdı üzerinden yaptık ilk dersi. Birebir olarak bizi tanımaya çalıştı. Tez konum ilginç geldi ve hoşuna gitti. Bir başka ilginçlik ise derste kuran-ı kerim üzerinden çalışmalar yapacak olmamız. Heyecanlı ve keyifli bir ders olacak, ve tabii ki yine bol okumalı. Vize ve final şeklen yapılacak, yani genel sorular soracak. Asıl not dersteki aktiviteden verilecek.

20 Ekimde sunuş konusu verilecek (iranda dini motiflerle spora -özellikle toplumsal spora- bakış -iran basketbol takımının başarısı)

7. haftadan itibaren de sunuşlar başlayacak.

İlk kitabın 260 sayfası okunacak ve ikinci derste tartışılacak. Ayrıca kuran-ı kerime de göz atılmaya başlanacak.

Seminer - 29 Eylül Salı

Birsen Örs'ün toplantısı nedeniyle geç başlayan ve kısa süren bir ders oldu. Odasında yapıldı. Normal mülakatla gelenler ve yabancı kontenjanıyla gelenler ayrı olmak üzere 2 kağıt dolaştırıp bizim hakkımızda küçük bilgiler aldı. Dersin genel içeriğini paylaştı ve her birimize bir ders sunuş kağıdı verdi. İçindeki okuma listesinden bir çok kitabın gerekli bölümlerini hoca bizzat verip fotokopi çekebileceğimizi söyledi. Bu maddi külfeti biraz azalttı fakat bu ders de okumalarla dolu olacak. Tez konumuzla ilgili şimdiden çalışmalara başlamamızı söyledi. Dönemin sonunda sunuş yapacağız. Ve derslerde de bu sunuşa nasıl hazırlanacağımızın tekniklerini göreceğiz. Daha doğru açıklamak gerekirse sunumu hazırlarken atacağımız adımları öğreneceğiz.

Dersler 11-13.30 arasında olacak.

28 Eylül 2009 Pazartesi

Islahat Fermanı

1) Ülkede bulunan hıristiyan ve diğer gayri müslimlere, ecdadım tarafından daha önce verilen her türlü ayrıcalık ve bağışıklık aynen yürürlüktedir. Bunun için hıristiyan ve diğer gayri müslim toplumları özellikle Patrikhanelerde oluşturulacak meclislerce, fetihler babası İkinci Sultan Mehmet'in patrik ve piskoposlara lütfettikleri izinlerde dahil olmak üzere bu ayrıcalık (imtiyaz) ve bağışıklıklar (Muafiyet) yeniden gözden geçirilerek:

a) Patriklerin seçim usulleri, toplumların Bab-ı Ali ile anlaşmaları halinde tespit edilecek esaslar dahilinde yeniden yapılacak seçim sonunda Patriklik Beratı onaylanmak koşulu ile bu kişiler ömürboyu görevde kalabileceklerdir. b) Rahiplere her ne ad altında olursa olsun; hediye, bahşiş verilemez ve alamaz ve gelir getirebilecek kaynaklar oluşturulamaz. Bunların yerine Patriklere ve toplum başlarına belirli gelir tahsis edilir ve diğer ruhbanlara derecelerine ve gördükleri işin taşıdığı öneme göre hakkaniyete uygun maaş verilecektir. c) Hıristiyan ve sair gayri müslim toplumun taşınır ve taşınmaz mallar ile şehir kasaba ve nahiyelerde mevcud olup toplumlar tarafından görevlendirilmiş kişilerin veya topluluğun idarelerindeki binalar, okullar, hastaneler, mezarlık gibi yerler oldukları gibi korunacak, tamir ve ıslahlarına engel olunmayacak ve fakat yeniden yapılacaklar için yerel idarelerin onama ve onayı alınacaktır. 2) Her toplum, diğer toplum ile birlikte hareket etmemek koşulu ile ayinlerini serbestçe yapabilecektir. Gerekli tedbirler idarece alınacaktır.

3) Mezhep, dil, cinsiyet gibi hususlarda bir sınıfın diğer sınıf hakkında küçültücü söz, yazı, davranışlar ve namusa dokunacak her türlü tanım ve niteleme tamamen ve kesinlikle yasaktır.

4) Hiç kimse din değiştirme hususunda zorlanamaz.

5) Hangi din mezhep ve ulustan olursa olsun, kendi kabiliyet ve ehliyetlerine göre, yürürlükteki mevzuat dahilinde kamu hizmetlerine girmeleri serbesttir.

6) her toplum, ilgili bakanlığın gözetim ve denetiminde olmak koşulu ile; eğitim, zenaat ve sanayie dair okullar açabilirler. Buralarda görev alacak öğretmenler ve ders programı toplum ve idarece oluşturulacak karma bir meclis tarafından onaylanmak ve Ferman onama koşuluna bağlıdır.

7) Müslüman ile hıristiyan ve sair gayri müslim arasında veya hıristiyan ile diğer gayri müslimlerin birbirleri arasında ticaret ve cinayete dair uyuşmazlıkları karma mahkemelerde görülecektir.

Duruşmalar açıktır. Tanıklar kendi inanç ve mezheplerine uygun olarak yemin ederler.

Hukuk davaları eyalet ve illerde vali ve kadıların hazır bulundukları mahkemelerde hakimler tarafından şeriat ve yasalar hükümlerine göre görülecektir.

Hıristiyanlar ile gayri müslimler arasındaki veraset davalarının sahipleri istedikleri takdirde davalarının patrik veya ruhani meclislere gönderilmesini isteyebilirler.

Duruşmalar sür'atle tamamlanarak tutanaklar ülkede mevcut tercümanlara tercüme ettirilir. Davalar insan haklarına ve adalete uygun şekilde sonuçlandırılır.

Tutuklama ve göz altında bulundurma mümkün olduğunca kısa süreli olmalıdır.

Hapishanelerde işkence, eziyet ve cismani ceza uygulanması kesinlikle yasaktır. Aksine davrananlar veya emredenler cezalandırılırlar.

8) Vergilerde eşitlik esastır.

9) Hıristiyan ve diğer gayri müslimler de, müslümanlar gibi askerlik görevlerini yaparlar. Bedel veya para ödemek suretiyle kısa süreli askerlik yapılabilir. Bu gibilerin askerlik sınıflarının ve sınıflar içindeki görevlerinin tayin ve tespiti askeri makamlara aittir.

10) Eyalet ve il meclislerine, seçilme belirli usul ve esaslara göre yapılır. Toplumlar oranlarına göre temsil edilirler.

11) Alış-veriş ve mülk edinme konusundaki yasa ve tüzükler, bütün vatandaşlar hakkında eşitlik ilkesi içinde uygulanır.

12) Eyalet ve il meclislerine üyeler 1 Yıl için seçilirler.

13) Yasa ve tüzükler bütün vatandaşlar arasında eşitlikle uygulanır.

Tanzimat Fermanı

Herkesin bildiği gibi, devletimizde kuruluşundan beri Kuran'ın yüce hükümlerine ve şeriat yasalarına tam uyulduğundan, ülkemizin gücü ve bütün tebaasının refah ve mutluluğu en yüksek noktaya çıkmıştı. Ancak, yüz elli yıl var ki, birbirlerini izleyen karışıklıklar ve çeşitli nedenlerle şeriata ve yüce yasalara uyulmadığından evvelki kuvvet ve refah, tam tersine zayıflık ve fakirliğe dönüştü. Oysa, şeriat yasaları ile yönetilmeyen bir ülkenin varlığını sürdürebilmesinin imkansızlığı açık seçik ortadadır.

Tahta geçtiğimiz mutlu günden bu yana bütün çabalarımız, hep ülkenin kalkınması, ahalimiz ve fakirlemizin refahı amacına yönelik oldu. Eğer, yüce devletimize dahil ülkelerin coğrafi konumu, verimli toprakları ve halkının yetenekleri gözönünde tutularak gerekli girişimler yapılırsa, yüce Allah'ın yardımı ile, beş-on yılda kalkınabileceğimiz söz götürmez.

Yüce Allah'ın yardımına ve Peygamberimiz hazretlerinin ruhaniyetine sığınarak, yüce devletimizin ve ülkemizin iyi bir biçimde yönetilmesi için bundan böyle bazı yeni yasalar çıkarılması gerekli görüldü.

Söz konusu yasaların başında can güvenliği; ırz, namus ve malın korunması; vergi toplanması; halkın askere alınıp silah altında tutulma süresi gibi hususlar gelmektedir. Şöyle ki; Dünya'da can, ırz ve namustan daha kıymetli birşey yoktur. Bir insan bunları tehlikede görünce, yaradılıştan kötü olmasa bile, canını ve namusunu korumak için olmadık çarelere başvurur. Bunun devlet ve memlekete zarar vereceği açıktır. Buna karşılık, can ve namustan emin olan bir kimse sadakat ve doğruluktan ayrılmaz, işi ve gücü ile devletine ve milletine yararlı olur.

Mal güvenliğinin olmadığı yerde ise kimse devlet ve milletine ısınamaz, ülkesinin yükselmesi ile ilgilenmez, hep korku ve üzüntü içinde yaşar. Buna karşılık, malından, mülkünden emin olmadığı zaman hep kendi işi ve işinin genişletilmesi ile uğraşır. Devlet ve millet gayreti, vatan sevgisi kendisinde her gün artar.

Vergi konusuna gelince: Bir devlet, ülkesini korumak için askere ve gerekli öbür masraflara muhtaçtır. Bu, para ile olur. Para, tebaadan toplanacak vergiler ile oluştuğundan bunun en iyi şekilde toplanması gerekir.

Evvelce gelir sanılmış olan "yed'i vahit" belasından ülkemiz hamdolsun, kurtulmuşsa da yıkıcı bir yöntem olup hiçbir zaman yararlı sonuç doğurmamış olan iltizam usülü hala sürüyor. Bu, ülkenin siyasi işlerini ve mali konularını bir adamın keyfine, hatta cebir ve zulmüne teslim etmek demektir. Bu adam iyi bir insan değilse hep kendi çıkarına bakar, bütün davranışlarında kötülüğe, zulme yönelir. Bu nedenle, ülkemiz insanlarının her biri için, malına ve gelirine göre bir verginin saptanması ve kimseden bundan fazla birşey alınmaması gerekir. Yüce devletimizin karada ve denizdeki askeri masrafları ile öbür masrafları yasalarla belirlenip sınırlandırılmalı ve uygulama ona göre yapılmalıdır.

Askerlik de, yukarıda belirtildiği gibi, önemli konulardan biridir. Ülkenin korunması için asker vermek halkın başlıca borcudur. Fakat, bir memleketin mevcut nüfusuna bakılmaksızın, şimdiye kadar yapıldığı gibi, kiminden tahammülünden çok, kiminden az asker alınması hem düzesizliğe; hem tarım, ticaret ve bayındırlık işerinin kötü gitmesine; hem ömür boyu askerlik bıkkınlığa; hem de nüfusun azalmasına yol açar. Bu nedenle, her memleketten alınacak asker miktarı için uygun yöntem konulmalı ve dört veya beş yıl hizmet için sıra usulü getirilmelidir. Bunlar yapılmadıkça devletin kuvvetlenip gelişmesi, huzur ve asayişin sağlanması mümkün olmaz. Bütün bunların dayanağı yukarıda açıklanan hususlardır.

Bu nedenle, bundan böyle suç işleyenlerin durumları şeriat yasaları gereğince açıkca incelenip bir karara bağlanmadıkça kimse hakkında, açık veya gizli, idam ve zehirleme işlemi uygulanmayacaktır. Hiç kimse, başkasının ırz ve namusuna saldırmayacaktır. Herkes malına, mülküne tam sahip olacak, bunları dilediği gibi kullanacak, bunu yaparken de devlet büyüklerinin müdahalesine uğramayacaktır. Birinin suçluluğunun saptanması halinde mirasçıların o işle ilgileri bulunmayacağından, suçlunun malları elinden alınıp varisleri miras hakkından yoksun bırakılmayacaklardır.

Yüce devletimizin tebaası Müslümanlarla öbür milletler bu haklardan tam yararlanacaklardır.

Can, ırz, namus ve mal konularında, ülkemizin tüm halkına şeriat yasaları gereğince garanti verilmiştir. Öbür konularda da oybirliği ile karar verilmesi için, Meclisi Ahkam-ı Adliye üyeleri gerektikçe artırılacaktır. Yüce devletimizin bakanları ile ileri gelenleri belirli günlerde orada toplanarak, görüşlerini çekinmeden açıkça söyleyeceklerdir. Can, mal güvenliğine ve vergilerin belirlenmesine ait yasalar böyle hazırlanacaktır.

Askerlikle ilgili konular Bab-ı Seraskeri Dar-ı Şurası'nda görüşülüp karara bağlandıktan sonra sonsuza dek uygulanmaları için tasdik edilmek üzere tarafıma gönderilecektir. Söz konusu yasalar sırf din, devlet, ülke ve milleti kalkındırmak amacı ile çıkarılacaklarından, bunlara tam uyacağımıza yemin ederiz. Bu konuda, Hırka-i Şerife odasında, tüm din adamları ile bakanların hazır bulunacakları bir sırada yemin edecektir.

Din adamı ve vezirlerden yasalara aykırı hareket edenlerin, kanıtlanacak suçlarına göre, rütbelerine ve hatır ve gönüle bakılmaksızın cezalandırılmaları için özel ceza yasası çıkarılcaktır.

Memurlara yeterli maaş bağlanmış olup, henüz bağlanmış olanlarınkiler de belirlenecektir. Bu yolla da, şeriata aykırı olan ve ülkenin gerilemesinde başrolü oynayan rüşvet belası güçlü bir yasa ile ortadan kaldırılmış olacaktır.

Bütün bu sayılan hususlar eski hükümlerin tümden değiştirilmesi demek olacağından işbu fermanımız İstanbul halkına ve ülkemiz halkına duyurulacaktır. Bundan başka, dost devletlerin de bu yönetimin sonsuza dek uygulanmasına tanık olmaları için fermanımız, İstanbul'daki tüm büyükelçilere resmen bildirilecektir.

Allah hepimizi başarılı kılsın; yasalara uymayanlar Allah'ın lanetine uğrasın ve ömürleri boyunca rahat yüzü görmesin. Amin.

Türk Modernleşmesi - 28 Eylül Pazartesi

Bu ders de yine anfilerin belirsizliği sebebiyle Murat Özyüksel' in odasında yapıldı. 8 kişiydik. Mümtazer Türköne dersin hocası. İlk gün de olsa ders işlendi. Bizi tartıp ona göre davranacağını söyledi vereceği bilgiler bakımından. Yani bir altyapı testi yaptı. İlk ders üzerinde durduğumuz konular ise şunlardı:

- Modernlik nedir? Modernite nedir?

- Batı modernliği. Türk modernleşmesi.

- Plato / Platon / Platonik aşk (idealar) cinsellik barındırmayan, tamamen zihinsel aşk.

- Eflatun (mor) platon un en sevdiği renk.

- Batı bütünün 3 önemli parçası "grek-romen-judocristian(yahudi-hristiyan)"

- Platon batı düşüncesinin en önemli insanıdır.

- Felsefe antik yunan filozoflarının yaşantısı ve düşüncelerine düşülen dipnotlardır.

- Platon-Devlet 7 kitaptaki mağara metaforu çok önemli.

- Kavramların icadı. İdeler. At idesi, masa idesi.

- Kavramlar sosyal bilimlerinin aletleridir.

- Parkinson "Siyasi düşüncenin evrimi" önerilen bir kitap.

- Siyasal ve sosyal çevreyi-ilişkileri insan yarattı. (sosyal bilimler) doğa bilimleri ise insanın tanrının yarattığına hükmetmesidir.

- Mustafa Reşit Paşa (hariciye nazırı), Tanzimat fermanını kendi iradesiyle hazırladı.

- Metternich - Avrupa konserti (uyumu) 1815-1914. Gerici ama savaşsız düzen. Diplomasinin bir numaralı adamlarından. Amaç imparatorlukları ayakta tutmak. Sorun fransız devriminin yarattığı yeni avrupa: Milliyetçilik.

- 1839-1871 tanzimat dönemi.

- Mısır valisi kavalalı Mehmet Ali Paşa'ya rodos valiliği sözü veriliyor ama adanın elden çıkması, daha sonra valinin isyanına yol açıyor. Tek başına kendi ordusuyla osmanlı ordusunu yenip kütahyaya kadar geliyor. Osmanlı çaresizce batıdan yardıma muhtaç ve onların hoşuna gitmesi için de yani al gülüm ün karşılığı olan "ver gülüm" için Mustafa Reşit Paşa'nın fikriyle tanzimat fermanı hazırlanıyor. Hoca M.Reşit Paşa'ya Osmanlı'nın Metternich'i diyor.

- Tanzimat fermanı bir insan hakları metnidir.

- İtidat suçu: Müslüman bir Osmanlı'nın din değiştirmesi. Genelde şöyle olur, gayrimüslim biri şehadet getirip müslüman olur. Fakat daha sonra yeniden dinine dönmek ister. İşte bu durumda itidat suçu işlemiş olur. Cezası idamdır.

- Metternich, avrupanın en zayıf devletini diplomasi yoluyla en belirleyici konuma getiriyor.

- Bilimsel düşünce olayları mümkün olduğu kadar basitleştirerek anlatır.

- Modernitenin 4 sac ayağı

1- Bilimsel Düşünce
2- Tanrı merkezli dünyadan insan merkezli dünyaya (hümanizm)
3- Üretim şeklinin değişimi (cemaat yapısından cemiyet yapısına. informal-formal)
4- Demokrasinin (ve laikliğin) egemenliği.

- Bir diğer deyişle şu 4 devrim

1- Bilimsel
2- Kültürel
3- Ekonomik
4- Siyasal

- İngiltere ve Fransa modernliği icat eden 2 ülke.

- GELECEK DERS TANZİMAT VE ISLAHAT FERMANI ÜZERİNDE TARTIŞACAĞIZ.

Siyaset Biliminin Temel Sorunları - 28 Eylül Pazartesi

Dersin yapılacağı anfi belli olmadığı için Zeynep GÜLER'in odasında ufak çaplı bir tanışma toplantısı şekilde oldu ilk ders. 2 adet a4 kağıdından oluşan bir yol haritamız var. Dersin temel mantığı olan "avrupa" ve "avrupalı olmak" konusunda kısa bir bilgi verip altına da derste kullanılacak kitap ve filmlerin listesi var. Bir çoğu ingilizce metinler. Net Copy'den alacağımız makaleler de var. Çok okunacak derslerden biri. Ayrıca britanicca ansiklopedisinin macropedia baskısındaki "europe" maddesi bulunup okunacak. Bu da ilk dersin ödevi. Okumalarda temel olarak kimlik ve kültür üzerine odaklanacağız. Ekonomik yahut siyasi (uluslararası ilişkiler) yön 2.planda olacak. Göç konusuna özel olarak değineceğiz. Aynı zamanda özel bir konu üzerine de çalışabiliriz kendi isteğimize bağlı olarak. Yine kendi isteğimize bağlı olarak hazırlayacağımız sunumları derste paylaşabiliyoruz.

Gerekli zamanlarda kullanmak için hocanın e-posta adresi

zeynep.guler@gmail.com

26 Eylül 2009 Cumartesi

Egzotizm nedir?

Uzak ülke insanlarının yaşamlarına, kültürlerine ve sanatlarına duyulan ilgi.

Esperanto nedir?

1887' de Polonyalı doktor Zamenhof tarafından uluslar arasında kullanılmak üzere oluşturulmuş; dilbilgisi on altı basit kurala dayanan yapma bir dil.

12 Eylül 2009 Cumartesi

Mülakat Üzerine

İki kişi veya bir kişi ile bir grup arasında sözlü bilgi alışverişidir. Belirli bir amaç doğrultusunda yapılan yüzyüze görüşmedir. Bu bilgi alışverişi her zaman olmasa da genellikle planlanmıştır. İki tarafın da konuşma ve dinlemesini içerir.

Farklı mülakat yöntemleri arasından ilki "birebir" mülakat tekniğidir. Yapılandırılmamış mülakat da denir. En çok kullanılan, esnek ama sonuçları çok tartışılan bir yöntemdir. Aday ile tüm görüşmeler bire bir olarak, yalnız yapılır. Bu yöntemde subjektif değerlendirmelerin görüşmeyi etkilemesi kaçınılmazdır; uygulanması halinde görüşme sürecinin çok iyi planlanması ve etkin bir ön hazırlık yapılması şarttır. Birebir görüşmeler genellikle işveren firmanın bir temsilcisi tarafından yürütülür. Bu görüşmelerin yapısı önceden belirlenebileceği gibi, sohbet havasında da geçebilir. Amaç, söz konusu pozisyon için uygunluk derecesinin belirlenmesidir. Bazı firmalar, birebir görüşmeleri çok rahat ve sohbet havasında yürütmeyi tercih eder. Bunun aday üzerinde rahatlatıcı etki yaptığına ve bilgi alış verişini kolaylaştırdığı savunulur. Buna karşılık bazı firmalar "stres görüşmesi" denilen ve adayın doğal tepkilerini ortaya çıkardığı savunulan yöntemleri kullanmayı tercih eder. Birebir görüşmelerin en büyük dezavantajı değerlendirmenin tek bir kişi tarafından yapılması ve daha subjektif kararların verilmesine neden olmasıdır. Bu tür görüşmelerde katılımcıya görüşmeyi yönlendirme imkanı verilmiştir. Açık uçlu soruar sorulur. "Son işinizde hakkında neler söyleyebilirsiniz?" vb. Amaç, tartışmalarda alınmayacak bilgi, duygu ve davranışalr hakkında bilgi almaktır. Bu görüşmeyi katılımcılar kontrol ettiğinden, yapılandırılmış sorular sorular sorulmadığından katılımcıları birbirleri ile karşılaştırmak zordur. Bu yöntem daha çok üst düzey yönetici seçiminde kullanılır.

Bir diğer teknik, ki benim de bu yazıyı kaleme almama neden olan yüksek lisansa kesin kabul mülakatının da olduğu şekilde, panel mülakat tekniğidir. Bu yöntem, ikiden fazla görüşmecinin veya yöneticinin, birlikte, tek bir aday ile yaptıkları görüşmelerdir. ALES, yabancı dil ve lisans ortalaması yeterliliklerini sağlayan 61 kişi son puanlarını %20 etkileyecek olan İ.Ü.Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Yüksek Lisans mülakatına girmek için bekliyordu. Bu 61 kişiden en iyi on ikisi alınacaktı. Birçok fakültenin aksine bizim mülakat kurulu bu adayların seçiminde belirleyicilik olarak %20 den daha fazlasını yapacaklarını gösterdiler. İki profesör ve bir doçentten (ki bu doçent dekan yardımcısıdır) oluşan kurul, adayları oldukça terletti. Sıra size yaklaştığında artan nabız, odaya adım attığınız anda tavan yaparak sizi hissizleştirmekteyken kurul üyelerinin sıcakkanlı tavırları bu stresi daha ilk saniyelerde dengeler. İlk sorulan soru "neden buradasın" dır. Bu kısımda amaçları belli ve kendinden emin bir duruş sergilemek önemlidir. Söyledikleriniz kurul üzerinde ilk izlenimlerin oluşmasını sağlar ve ardından gelecek bilgi soruları da sizin az önce söyledikleriniz üzerinden ortaya çıkmaktadır. Bu sırada kurulun önündeki kağıtlarda hakkınızdaki tüm bilgiler yazmakta, lisans eğitiminizi aynı fakültede tamamlamış olmak size oradaki tavır açısından çok büyük bir artı yaratmaktadır. Bilgi sorularındaki amaç ne kadar bildiğin değil nasıl ve ne kadar aktarabildiğin olmalı ki sorulan tüm sorulara düz ve net cevaplar verememe rağmen ortalamanın üzerinde bir puan almamın bir açıklaması olsun. Bir kurul üyesinin sorduğu soruyu cevaplarken cevabınızdaki bir kelimeden başka bir soru doğmaktadır. Örneğin Lockerby saldırısının ne olduğu konusundaki soruyu cevaplarken bir anda diğer kurul üyesinden İskoçya'nın siyasi yapısı hakkında bir soru gelebiliyor. Biraz önce gitmiş olduğunu sandığınız stres geri geliyor. Saniyelerin geçmesini ve bir an önce o odadan çıkmak istediğinizi farkediyorsunuz. Bu noktadan sonra artık ister istemez kendiniz oluyorsunuz ve bu nedenle "oynama" şansınız olmuyor, sadece "kendiniz" gibi cevaplıyor "kendiniz" gibi davranıyorsunuz. Ve kurul kararını belki de işte tam bu noktada veriyor. Teşekkürün ardından çıkıyorsunuz dışarıya ve artık yapacaklarınız orada bitiyor.

Kişisel olarak yaşadığım mülakat tecrübesinin bana en büyük etkisi ise öğrenme algımdaki keskin değişiklik oldu. O güne kadar eğitim sisteminin yıllarca bizleri alıştırdığı "oku,anlat,unut,hatırlamaya çalış" sarmalından kesin olarak kurtulmayı akademik disiplini oluşturmanın ilk ayağı olduğunu farkettim. Ertesi gün anlatıp 5 almak için okuduğunuz hikayeyi, öss den iyi puan almak için ezberlediğiniz formülleri hanginiz hatırlıyorsunuz ki? Sakatlık işte burada. Çünkü ne der üstad "bildikleriniz; okuduklarınız değil, hazmettiklerinizdir". Şimdi bakış açısını değiştirme zamanı, okurken de, izlerken de, yaşarken de. "Gör-yorumla-sindir" sarmalı bundan böyle diğerinin yerini almalı.

Mülakat için teşekkürler.